en iyi rulet siteleri
Sandığa gitmenin hayati önemi

Sandığa gitmenin hayati önemi

Devletle halklar arasında gerçekleşen seçimde tüm güç dengesizliğine ve olanaklara rağmen Tayyip Erdoğan’ın seçimi alamadığına vurgu yapan Abdulmelik Ş.Bekir, Erdoğan’ın kazanması durumunda 5 yılda yaşanacak tehlikelere değinerek sandığa gidip oy kullanmanın hayati önemine işaret etti.

ABONE OL
Mayıs 18, 2023 16:30
Sandığa gitmenin hayati önemi
0

BEĞENDİM

ABONE OL
HABER MERKEZİ – Devletle halklar arasında gerçekleşen seçimde tüm güç dengesizliğine ve olanaklara rağmen Tayyip Erdoğan’ın seçimi alamadığına vurgu yapan Abdulmelik Ş.Bekir, Erdoğan’ın kazanması durumunda 5 yılda yaşanacak tehlikelere değinerek sandığa gidip oy kullanmanın hayati önemine işaret etti. 
 
Abdulmelik Ş. Bekir, ikinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin yazdı. Gazete Karınca’da yayınlanan yazıda, “Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kaldı. Rejime muhalif tüm kesimler Erdoğan’ın birinci turda gönderilmesine önemli oranda angaje olmuştu. Bu motivasyon Erdoğan’ı birinci turda göndermeye yetmedi ancak kazanmasına da izin vermedi. Aşırı motive olan muhalif seçmen istediğini birinci turda elde edemeyince belli bir motivasyon kaybı yaşadı. Aşırı motivasyonun avantajları kadar dezavantajlarının olduğu da görüldü. Hem bir kısım seçmende ‘zaten gidiyor’ rehaveti oluşturdu hem de birinci turda gönderilemeyince motivasyon kaybına neden oldu” ifadeleri yer aldı. 
 
‘REJİMİN KARAKTERİ SEÇMENE ANLATILAMADI’
 
Muhalif seçmende birkaç gün belli bir motivasyon kaybının oluşmasının anlaşılır olduğunu kaydeden Bekir, “Ancak umutsuzluğa kapılmasının ne anlaşılır ne de kabul edilir herhangi bir yanı yok. Bunun temel nedeni muhalefetin rejimin karakterini seçmene iyi anlatamamasıdır. Herkes normal bir seçim sürecinin yaşanmayacağının az çok farkındaydı; seçimin halklar ile devletin olanak ve zor gücünü eline geçiren bir soygun şebekesi arasında geçeceği biliniyordu. Nitekim iki aylık seçim süreci bu gerçeği en çıplak haliyle ortaya koymuştur” diye belirtti. 
 
‘ERDOĞAN ANAYASA’YA AYKIRI 3. KEZ ADAY’
 
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Anayasa’ya aykırı olarak üçüncü defa aday olduğuna dikkati çeken Bekir, “Daha önceki seçimlerde icracı bakanlıklar seçime müdahale etmesinler diye seçim tarihi belli olduğu günden itibaren değiştirilirken bu defa rejim bakanları vekil adayı yapmış ve sahaya sürmüştür. Böylece devletin tüm gücü ve olanakları seçim kampanyasına seferber edilmiştir. Muhalefet seçimlerde devletle yarışmıştır” dedi. 
 
‘BİRÇOK HİLE VE OYUN’
 
Bekir’in yazısının devamı şöyle: “İktidarının 21. yılında olan ve devletin tüm kurumlarını kadrolarıyla dolduran, vatandaşın ve seçmenin her türlü bilgisine sahip olan rejimle muhalefet arasında güç ve olanaklar yönünden büyük uçurumların olduğu aşikardı. Muhalif basın araçsallaştırılan yargı eliyle susturulmuş, HDP başta olmak üzere muhalif kesimlerin tamamı aynı yöntemle hapishanelere doldurulmuş, devletin ekonomik olanakları rejimin propagandası için seferber edilmiştir. Seçim öncesi ve gününde birçok hile ve oyuna başvurmuştur.
 
ERDOĞAN BİRİNCİ TURDA KAZANAMADI
 
Bu ve benzeri faktörler gözetildiğinde Erdoğan’ı göndermenin kolay olmadığı herkesin malumuydu. Ancak tüm bu olanaklara rağmen Erdoğan seçimi birinci turda kazanamamıştır. Bu, muhalif seçmenin birinci turda seçimi bitirme angajmanı ve motivasyonu sayesinde olmuştur. Kimse AKP-MHP rejimini gönderme mücadelesinin kolay olduğunu söylemedi. Aksine herkes zorluğunu bilerek bu mücadeleye omuz verdi ve bu yola girdi. Az çok herkes bedel ödedi. Kimisi işinden, kimi aşından, kimisi özgürlüğünden ve kimisi canından olarak mücadelenin acılarına katlandı.
 
5 YIL DAHA AYAKTA KALIRSA NELER OLUR?
 
Devletle halklar arasında gerçekleşen seçimde tüm güç dengesizliğine ve olanaklara rağmen Erdoğan seçimi alamamıştır. Şimdi ikinci tur zamanıdır. Yine mücadele zorlu ve çetin geçecektir. Mücadeleyi seçimle sınırlamamak şartıyla önemli bir fırsat olarak görmek gerekir. Rejimi yenmenin zorlukları bilindiği gibi rejimin 5 yıl daha ayakta kalması durumunda nelerin yaşanacağı da biliniyor. Ezilenler daha fazla ezilecektir. Aşından, işinden, özgürlüğünden ve canından olacaktır. Çete, mafya, talan ve gasp şebekesinin gaddarlığı, keyfiliği ve hoyratlığı altında ezilmeye devam edecektir. Kürt halkı için ise bu süreç daha zorlu olacak. Kürt düşmanlığı üzerinde oluşan AKP-MHP rejimi yeni paramiliter aparatları da yanına almıştır.
 
TEHLİKELER İYİ GÖRÜNMELİ
 
Ekonomi başta olmak üzere çürüttüğü herhangi bir alanda bir adım dahi ileri gitme gücü ve olanağı kalmamıştır. Bunları perdelemek için elinde kalan tek araç Kürt karşıtlığıdır. Kürt halkına ve kazanımlarına saldırılarını arttıracaktır. Şimdiden İçişleri Bakanı Soylu haritalar üzerinden Kobani’den Kamışlı’ya, Hakkari’den Süleymaniye’ye Kürtlere yönelik neler yapacaklarını anlatıyor.Bu nedenle herkesten önce Kürt halkı bu gerçeğin farkında olmalıdır. Yakın ve uzak tehlikeleri iyi görmelidir. Herkesin moral ve motivasyonu düşse dahi Kürtlerin buna zamanı ve lüksü yoktur. Kılıçdaroğlu’nun ne dediğine, ne diyeceğine, Millet İttifakı’nın politika ve söylemlerinden ziyade tek adam rejimini göndermeye odaklanmalıdır.
 
TEK ADAM REJİMİNE KARŞI OY KULLAN
 
Öyle görünüyor ki Kılıçdaroğlu milliyetçi oyları almak için Sinan Oğan gibi figürleri yanına almaya çalışacaktır. Milliyetçi söylemi ön plana çıkaracaktır. Önümüzdeki kısa sürede buradan oy alma çabasında olacaktır. Kürt halkı başta olmak üzere demokratik çevrelerin hassasiyetlerine dokunan, rahatsız eden söylemleri olacaktır. Şunun net olarak bilinmesi gerekir. Tüm bunları not edip, 29 Mayıs tarihine ertelemelidir. Tabiri caizse ‘bağrına taş basarak’ ne olursa olsun tek adam rejimine karşı sandığa firesiz gitmeli ve oyunu kullanmalı. Çünkü 28 Mayıs’ta sandığa gitmeyen herkes sonraki gün dizini dövmeye, keşke demeye başlayacak.
 
SINIR DIŞI OPERASYON HAZIRLIĞI 
 
Alabildiğine şişen ekonomi balonu patladığında Erdoğan’ın tek çözümü ezilen halklara yönelerek bunun üstünü kapatmak, sınır dışı operasyonlara yönelmek olacaktır. Bunun planları yapılmış, haritaları çizilmiş, kıtaları hazırlanmıştır. Tek adam rejimini yıkmak ve saldırılarını engellemek şansının bir daha şimdiki kadar olmama ihtimali vardır. Karşı karşıya olduğumuz tehlikeleri sayfalarca yazmak mümkün. Küskünlüğe, moralsizliğe, umutsuzluğa kapılmanın zamanı değildir. Duygusal davranma, apolitik tutumlar gösterme, tek adam rejiminin ekmeğine yağ sürecek, işine yarayacak söylemlerde bulunma zamanı değildir. Faşizmi yenmenin zorluklarını bilerek ayağa kalkmak ve 28 Mayıs’ta mutlaka kazanmak için öncelikle mutlaka sandığa gitmek hayati önemdedir.
 
SANDIĞA GİTMEK VEFA BORCU
 
Sandığa gidebilen herkesin, faşizmin sekiz yıllık kesintisiz saldırıları başta olmak üzere mücadele sürecinde ter döken, bedel ödeyen, zindanlara atılan, sürgün olanlara karşı sandığa gidemeyenlere karşı bir vefa borcudur. Ne olursa olsun bu borcu ödemeli ve son söz söylenmelidir.”
 

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.