en iyi rulet siteleri
Gazi Katliamı 28’inci yılında: Bir devlet organizasyonuydu
  • Rojev
  • Güncel
  • Gazi Katliamı 28’inci yılında: Bir devlet organizasyonuydu

Gazi Katliamı 28’inci yılında: Bir devlet organizasyonuydu

Aydınlatılmayan ve üstü “zaman aşımı” ile örtülen Gazi Katliamı'nın üzerinden 28 yıl geçti. Katliamı bir “devlet organizasyonu” olarak gören tanıklar, katliamla Kürtlerin mücadelesinin engellenmek istendiğini söyledi.

ABONE OL
Mart 11, 2023 07:00
Gazi Katliamı 28’inci yılında: Bir devlet organizasyonuydu
0

BEĞENDİM

ABONE OL
İSTANBUL- Aydınlatılmayan ve üstü “zaman aşımı” ile örtülen Gazi Katliamı’nın üzerinden 28 yıl geçti. Katliamı bir “devlet organizasyonu” olarak gören tanıklar, katliamla Kürtlerin mücadelesinin engellenmek istendiğini söyledi. 
 
Türkçülüğü odağına alarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti, “öteki” olarak addedilen kesimlere yönelik katliamlarla tarih yazdı. Sokak ortasında gerçekleştirilen infazlar, faili meçhul cinayetler, zorla kaybetmeler ve katliamlarla dolu Türkiye tarihinin bu karanlık sayfalarında sadece Alevilere yönelik defalarca kez katliamlar yapıldı. Bu katliamlardan en bilinenleri arasında 1938 Dersim, 1978’de Mereş, 1980’de Çorum, 1993’de Sivas ve 12 Mart 2995’te ise Gazi Mahallesi katliamı yer alıyor.
 
KİMLİĞİ ‘BELİRSİZ’ KİŞİLER
 
Alevilerin yoğun yaşandığı mahallede katliam, üç kıraathane ve bir pastanenin kimliği belirsiz kişilerce bir taksiden otomatik silahlarla taranmasıyla başladı. Taranan kıraathanelerden birinde bulunan Alevi Dedesi Halil Kaya yaşamı yitirdi, 5’i ağır 25 kişi de yaralandı. Gerçekleştirdikleri bu saldırıların ardından olay yerinden uzaklaşan saldırganların gasp ettikleri taksinin şoförünü öldürüp, taksiyi ateşe verdikleri daha sonra anlaşıldı.
 
HALKIN ÖFKESİ DİNMEDİ
 
Yaşanan saldırının neden olduğu öfke ile mahalle sakinleri Gazi Karakolu’na doğru yürüyüşe geçmesinin ardından polis, halkın üstüne ateş açtı. Mehmet Gündüz’ün hayatını kaybettiği polis saldırısında, çok sayıda kişi de yaralandı. Yaşanan bu olayla birlikte öldürülen iki kişinin cenazelerin verilmemesi açığa çıkan öfkenin daha da büyümesine neden oldu. Ertesi gün kentin dört bir yanından gelen 15 bine yakın insan, Gazi Cemevi’nin önünde toplandı. Cenazelerin teslim edilmemesini protesto edenlere polisin yeniden saldırması üzerine başlayan olaylarda 17 kişi yaşamını yitirirken, aralarında gazetecilerin de bulunduğu yüzlerce kişi yaralandı. Aynı gün İstanbul Valiliği Gazi Mahallesi’nde sokağa çıkma yasağı ilan etti. Ancak Gazi Mahallesi ile de sınırlı kalmayıp, Ümraniye’ye bağlı Mustafa Kemal Mahallesi’ne (1 Mayıs Mahallesi) sıçrayan protestolarda 14-15 Mart tarihlerinde 5 kişi daha hayatını kaybetti. Yaklaşık bir hafta süren olaylarda toplam 22 kişi yaşamını yitirmiş oldu.
 
‘JİTEM ELEMANI YEŞİL BAŞLATTI’
 
1996-1998 yılları arasında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcılığı yapan Hanefi Avcı, “Bu olayları ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım başlattı” ifadelerini kullandı.
 
 KATİLAMIN ÜSTÜ ÖRTÜLDÜ
 
Olaylara ilişkin Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında “müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek” iddiasıyla dava açtı. Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, kamu güvenliğinin sağlanamayacağı iddiasıyla Trabzon’a taşındı. 11 Eylül 1995’te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan yargılama süreci, 5 yıl içinde 31 duruşma yapılarak 3 Mart 2000’de karara bağlandı. Yargılanan 20 polisten 18 i beraat ederken, 2 polis hakkında ise sadece 4 yıl 32 ay hapis cezası verildi.
 
AİHM TÜRKİYE’Yİ MAHKUM ETTİ
 
Yargıtay’ın kararı 11 Temmuz 2002’de onaması üzerine yakınlarını kaybeden 22 kişi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Yargılama sonucunda mahkeme, 27 Temmuz 2005’te açıklanan kararda Gazi Mahallesi’nde hayatını kaybeden 12 kişi ile Ümraniye’de öldürülen 5 vatandaşın ailelerine tazminat ödenmesine karar verdi. AİHM, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2’nci maddesinde düzenlenen “yaşama hakkı” ve 13’üncü maddesinde düzenlenen “milli makamlara başvuru yollarının kapatılması” hükümlerine aykırı davrandığı kararını da verdi.
 
ZAMAN AŞIMINA 5 GÜN KALA DAVA AÇILDI
 
Bu kararla avukatlar Ümraniye’deki saldırıya ilişkin soruşturma açılması talebiyle yeniden Ümraniye Başsavcılığı’na başvurdu. 10 yıl boyunca bekletilen dosya, 2015’te soruşturmanın zaman aşımına uğramasına 5 gün kala yaşanan savcı değişikliği ile kabul edildi. Ancak bu kez de İstanbul Anadolu 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi zaman aşımından dosyanın düşürülmesi kararı verdi. Mahkeme, kararına gerekçe olarak ise iddianamenin kabul tarihini gösterdi. Yapılan temyiz başvurusunu değerlendiren Yargıtay, iddianamenin mahkemece kabul tarihi değil, hazırlandığı tarihin esas alınması gerektiğini belirterek, zaman aşımının dolmadığına hükmetti ve kararı bozdu. Bu karar üzerine ilk duruşması 14 Aralık 2018’de yapılan davanın duruşması 20 Mart’ta tekrar görülecek.
Üzerinde geçen 28 yıla rağmen katliam hala aydınlatılmadı. Katliamın yaşandığı günden bugüne illegalize edilmeye devam edilen Gazi Mahallesi’nin o gün neden hedef seçildiğini ne amaçlandığını ve yargılama sürecine yansıyanları katliamın tanıkları anlattı.  
 
AMAÇ NEYDİ?
 
Kimliği “belirsiz” kişilerce yapılan taramanın sesini oturduğu evden duyduğunu ve o esnada dışarı çıktığını dile getiren tanık Canan Yılmaz, ardından ise halkın sokakta bir araya geldiğini ve insan selinin oluştuğunu paylaştı. Günlerce süren protestolarda yaşamını yitirenlere ve yaralananlara işaret eden Yılmaz, polisin yaralananların evlerine gittiğini söyledi. Şırnaklı bir kadının da yaralandığını ve polisin onun da evine gittiğini aktaran Yılmaz,  “Kadın, polisin gelip ‘bizi aleviler vurdu’ demesini istemişti. Polis Alevilerin evine de gidip, ‘Sizi Suniler vurdu’ diyordu. Buradaki amaç Suni-Alevi çatışması yaratmaktı. Ancak devlet bunu başaramadı” dedi.
 
POTANSİYEL SUÇLU
 
Polisin direkt nişan alıp ateş ettiğini anımsatan Yılmaz, bu polislerin kar maskesi taktığını söyledi. Polislerin üniforması olduğunu ancak kafasında kar maskesi olduğunu paylaşan Yılmaz, “Halkın polise büyük bir nefreti vardı. Bile bile insanları öldürüyordu. İktidardan ise bir ses çıkmıyordu. Üç gün boyunca bu katliam sürdü. Bununla kaos ortamı yaratmaya çalıştı. Bu kaos ortamı ile besleniyor. Ne kadar kavga çıkarsa ve insan ölürse ranttı artıyordu. Böyle bir amaç da vardı” diye konuştu.
Gazi Mahallesi insanlarının “potansiyel suçlu” olarak görüldüğünü dile getiren Yılmaz, 15 Temmuz 2016’da yapıldığı ileri sürülen darbe girişimi sonrasında bile bir kesimin “Allah Allah” diyerek, satırlarla Gazi’ye yürüdüğüne işaret etti. Yılmaz, buna karşılık ise gençlerin nöbet tutarak, mahalle insanlarını savunduğunu söyledi. Yılmaz, “Gazi Kürt ve politik olduğundan dolayı suçludur. Gazi’nin üzerinde sürekli bir oyun var” diye kaydetti.
  
HESAP SORMAK İÇİN YÜRÜDÜ
 
Mahalle’de Alevilerin, Kürtlerin, Sosyalistlerin ve muhaliflerin yaşandığına dikkat çeken dönemin tanıklarından Serbülent Güzeldere, taranan kıraathanenin bulunduğu İsmetpaşa Caddesi üzerinden sürekli polisin bulunduğunu söyledi. Ancak katliam yaşandığı günde polisin orada bulunmadığını dile getiren Güzeldere, halkın daha sonra karakola yürüdüğünü söyledi. Kitlenin hesap sormak için yürüdüğünü ifade eden Güzeldere, “Bir anda cadde boyunca insanlara ateş edildi.  Okmeydanı’ndan diğer ilçelerden, Kağıthane’den, Yeşilpınar’dan, Alibeyköy’den bir çok insanın durumu duyup gelmesi üzerine ciddi bir kalabalık oldu” diye belirtti.
 
DERDİMİZ KİŞİLER DEĞİL SİSTEM
 
Gece boyunca caddelerde insanların uyumadığı, ateşler yaktığını ve mahalle örgütlenmelerinin başladığını ifade eden Güzeldere, “Mahallelilerin, Cemnevi dedelerinin ve sosyalistlerin içinde yer aldığı Sivil inisiyatifler, komiteler kuruldu. O esnada oradaydım ve polis en az dört arkadaşımızı yaraladı. Polislerin olduğu alanda elinde silahlı insanlar bize doğru ateş ediyordu” ifadelerini kullandı. Güzeldere, Gazi Mahallesi’ne yönelik devletin tutumunda bir değişiklik yaşanmadığını ifade etti. Güzeldere, “30 yıl sonra geldiğimiz noktada çokta değişen bir şey yok. İki veya 8 kişinin ceza alması bir şeyi değiştirmez. Derdimiz o kişiler değil o kişilerin kurduğu sistem. Yani bozukluk, bataklık, bataklıkla derdimiz olmalı” şeklinde konuştu.
 
‘SAKİNLEŞİNCE TEKRAR TARADILAR’
 
Katliamın yaşandığı tarihte Gazi Mahallesi’nde oturan ve açılan davayı ilk günden itibaren takip eden Avukat Keleş Öztürk, davada yargılananların tetikçiler olduğuna işaret etti. Katliamın derin bir organizasyon olduğuna dikkat çeken Öztürk, “O esnada Gazi’deydim. Kahvelerin taranması ardından insanlar karakolu yürüdüler. Karakolların çevresinde olanlarla müdahale edildi. İnsanlar cemevinin önüne geri çekildiler. Gece saatlerinde ortamın sakinleşmesi ile birlikte panzerler Cemevinin önüne yanaşıp orada bulananlara ateş etti. Orada Mehmet Gündüz’ün ölmesine ve birkaç kişinin yaralanmasına neden oldu. Bu olayların yeniden alevlenmesine neden oldu. İnsanlar bunun sorumlusunun devlet olduğunu bunun devletin içinden organize edildiği düşünüyorlardı ve bence de öyleydi” diye kaydetti.
 
KATİLLER KİM, NEDEN BULUNMAK İSTENMEDİ?
 
Bu durum nedeniyle faillerin bulunmadığını dile getiren Öztürk, “Faillerin bulunması için yeterli, usulüne uygun bir araştırma yapılmadı ki. Mesela ilk olayda öldürülen taksi şoförü ve öldüren kişilerle ilgili hiçbir araştırma yapılmadı. Ya da kahvelerin taranması ile ilgili hiçbir araştırma yapılmadı. İstenseydi onlar bulunmaz mıydı? Sonuç olarak adamı bağlayıp bagaja koymuşlar. Ondana sonra adamı yakıp arabayı terk etmişler. İsteselerdi bunlardan katillere ulaşacak verileri bulurlardı. Ama bulmak istemediler. Sadece hukuki yönden bir formaliteye başvurdular” diyerek, katliamın aydınlatılmadığını söyledi.
 
KÜRT HAREKETİNİN ÖNÜ ALINMAK İSTENDİ
 
Katliamın devlet organizasyonu olduğunu ve buna dair emarelere de işaret eden Öztürk, “Halkın tepkisinin dindiği noktalarda sürekli müdahale ettiler. Büyümesini sağladılar. Ümraniye’de bu oldu. Devlet aleyhine slogan atıldı diye silah kullanılır mı? Bu makul bir müdahale olarak algılanabilir mi? Bu sırada orada 5 kişi yaşamını yitirdi” dedi.  Bu müdahalenin amacına da işaret eden Öztürk, “İşçiler, sol hareketler ve Kürtler örgütleniyordu. Bu kesimler bir alan bulmuştu. Bunun önünü kesmek için böylesi bir katliam yapıldı. Bununla bir panik ve korku ortamı yaratıp insanları onlardan uzaklaştırmak istediler. Nitekim Gazi olaylarından sonra Gazi’deki gençleri topladılar, götürdüler ve Gazi provokatörleri olarak lanse edildiler. Bu şekilde haklarında dava açıldı. Bununla sol ve Kürt hareketindeki gelişmeler aynı zamanda Alevi örgütlülüğün önü kapatılmak istendi. İlk başlarda önemsiz de görünse Kürt hareketi devleti olabildiğince zorladı. Toplum, onların söylediği gibi ‘üç beş çete’ olayı olmadığını anlamış oldu. Bir biçimde sempati gelişmişti. Bunun önünü almak için yapıldı” diye konuştu.
 
 MA / Mehmet Aslan

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.