Close Menu
    What's Hot

    Irak ordusu DAİŞ noktalarını bombaladı

    Aralık 4, 2022

    Koçyiğit: İktidar tüm Türkiye’yi İmralı Adası’na dönüştürmek istiyor

    Ocak 26, 2023

    TÖP’den Kızılay protestosu: Hesap vereceksiniz

    Şubat 27, 2023
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Trending
    • ‘Musa Anter Barış ve Dostluk Futbol Turnuvası’ sonlandı
    • ‘Demokratik Ortadoğu için-Barışa Giden Yol’ çalıştayı ikinci gününde
    • İsviçre Kadın Grevi’nden Abdullah Öcalan çağrısı
    • Ankara’da İsveç’in NATO üyeliğine yönelik ilk toplantı
    • Qamişlo-Tirbespiyê’ye bombardıman: 4 yaralı
    • Sağlık çalışanlarından hastane önünde mobbing protestosu
    • Miraç Miroğlu davasında baronun katılma talebine ret
    • Beraat kararı bozulan HDP’lilerin duruşması görüldü
    Facebook X (Twitter) Instagram
    RojevRojev
    • Güncel
    • Kadın
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Ekoloji
    • Gençlik
    • Foto Galeri
    • Doğa
    • Spor
    RojevRojev
    Home»Güncel»Organize kötülükle siyasal krizin üzeri örtülüyor
    Güncel

    Organize kötülükle siyasal krizin üzeri örtülüyor

    By Şubat 14, 2023Yorum yapılmamış5 Mins Read
    Share Facebook Twitter Pinterest Copy Link LinkedIn Tumblr Email VKontakte Telegram
    Share
    Facebook Twitter Pinterest Email Copy Link
    İSTANBUL – Deprem bölgesinde “günah keçisi” ilan edilen mültecilere yönelik ırkçı saldırı ve nefret söylemleriyle asıl sorumluların gizlenildiğini belirten hukuk ve insan hakları savunucuları, “Organize bir kötülükten söz ediyoruz” diyerek, sürecin takipçisi olduklarını kaydetti. 
     
    Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul şubeleri, deprem bölgesindeki mültecilere yönelik ırkçı saldırı ve işkence görüntülerine dair İHD’de basın toplantısı düzenledi. “Depremin yaratığı yıkımı birlikte aşacağız. Birlikte yaşamak istiyoruz!” yazılı pankartın asıldığı toplantıya, çok sayıda hak ve hukuk savunucusu katıldı.
     
    ‘BU BİR KATLİAMDIR’
     
    Toplantıda ilk olarak konuşan İHD Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, depremin etkilerine değinerek, deprem öncesi yapılan uyarıların dikkate alınmamasına işaret etti. Yaşanan acı tablodan hükümet yetkililerini sorumlu tutan Yoleri, önlemler konusundaki duyarsızlığın Marmara Depremi’nden bu yana sürdüğünü dile getirerek, ekledi: “Önlemler alınsaydı bu gün bunları konuşmazdık. Bu günkü haliyle 35 bin kişinin yaşamını yitirdiği söyleniyor. Yıkılan binaların yarısına ulaşıldığı, diğer yarısına ise hala ulaşılmadığını biliyoruz. Dolayısıyla bu kadar büyük bir can kaybının sadece deprem nedeniyle yaşanmadığını, çarpık yapılaşmanın ve depremin gözetilmeden şehirleşmenin ağır sonuçları olarak görüyoruz. Bu nedenle bu bir katliamdır. Biraz sert sözcükler kullanma ihtiyacı var. Çünkü deprem uzmanları yine uyarıyor. Marmara Depremi’nin çok yakın olduğu uyarısında bulunuyorlar. Devletin yetersizliği ortada olduğuna göre bizlere düşen sorumluluğun farkında olup, bundan sonraki planlarımızı yapma ihtiyacının öne çıktığını görüyoruz. 
     
    DEPREMİN ‘DİĞER’ YÜZÜ
     
    Hem depreme maruz kalmış hem de daha sonra ayrımcılığa kalmış ve hedef haline getirilmiş kesim olan mülteciler var. Bölgede 2 milyon mülteci var. Bu kesimin arama kurtarma çalışmalarından yararlanma noktasında, hem yaşamı yeniden kurma noktasında, erişim noktasında ayrımcılığa maruz kaldığına dair pek çok örnek var. Hırsızlık, taciz suçlamaları var. Ayrıca işkenceye de maruz kaldıklarını sıklıkla görüyoruz.”
     
    PLANLI MÜCADELE ŞART 
     
    Ciddi hak ihlallerinin yaşandığını ve yaşanmaya da devam edeceğini belirten Yoleri, devletin ise bu konuda eksiklikten ziyade yanlış tutum içerisinde olduğunu söyledi. Yoleri, “Tüm bunların tespiti, önlenmesi ve tekrar olasılığının ortadan kaldırılması için birlikte ve planlı bir mücadele yürütülmesi gerekiyor” dedi. 
     
    ORGANİZE KÖTÜLÜK 
     
    Daha sonra konuşan ÖHD üyesi avukat Ahmet Baran Çelik, depremin ardından nefreti körükleyen ve saldıran binlerce kişiyi tespit ettiklerini aktardı. Yüzlerce avukatın bu durumu takip ettiğini ve binlerce suç duyurusunda bulunduklarını dile getiren Çelik, “Buradan organize bir kötülükten söz ediyoruz. Göç İdaresi’nin verilerine göre, bölgede yaklaşık olarak 2 milyon mülteci var. Bir enkazda bulunan bir mülteci ailenin sırf Türkçe bilmediği ve Arapça konuştuğu taktirde kimsenin yardıma gelmeyeceğini düşündüğü için konuşmadığını öğrendik. Deprem altında kalmış, akrabaları ölmüş olsa bile diğer vatandaşlar gibi nakil edildiklerinde kamu binalarında kalamayacaklarına dair karar alındı. Yine aynı şekilde bunların nakil işlemleri de engelleniyor. Başka bir şehirde akrabaları varsa ve bunu ispat edebilirlerse nakil edilme şartı getirilmiş. 
     
    Şiddet ve ölüm olaylarına değinmek bile istemiyorum. Nefret söyleminde bulunan, insanları kışkırtan, mültecileri ve başkaca insanlara saldıran ve öldüren kolluk veya vatandaşlar hakkında suç duyuruları ile uğraşıyoruz. Bazı partiler bu durumu özellikle kışkırtıyor. Devlet kurumları sürekli kendisini şu şekilde açıklıyor; ‘mültecilere yardım yok.’ Mültecilere ilişkin bir şey yapmadıkları bütün çabalarının Türk vatandaşlar için yapıldığını açıklıyorlar. Bu açıklamalar da mültecilerin bir hakkı yokmuş gibi bir hava yaratıyor. Bu da bu insanları dışlamaya, ötekileştirmeye ve nefret söylemine maruz kalmasına neden oluyor” diye belirtti.
     
    BÖLGEDE KORKU İKLİMİ 
     
    ÇHD İstanbul Şubesi üyesi avukat Fatih Aydın da, depremin 3’üncü gününden sonra mültecilere yönelik şiddetin başladığını ve çok sayıda başvuru aldıklarını belirterek, bu süreci takip ettiklerini dile getirdi. Mültecilere yönelik saldırıların siyasi partilerin ayrımcı ifadeleriyle başladığını vurgulayan Aydın, “Bu söylemler nedeniyle alanda bulunan en dezavantajlı grup ne yazık ki Suriyeli göçmenler. Yardımlardan yeterli derecede pay almaktan dahi çekiniyorlar. İki gün önce oradaydım. İnsanlar kamyonların önünde sıraya girerken, mülteciler bir adım geride duruyorlar. Bunun sebebi yaratılan bu korku iklimidir. Kendi çabalarıyla enkazdan çıkmış olan insanlar, şu an yardım istemekten çekinir haldeler” ifadelerini kullandı.  
     
    NEFRETTEN SONRA İŞKENCE 
     
    Ortak basın metnini okuyan Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi üyesi Çiğdem Özbaş ise, deprem bölgesine siyasi parti, sivil toplum örgütleri ve gönüllüler tarafından yapılan desteklere dikkat çekerek, şöyle dedi: Elbette deprem yaratmış olduğu sonuçlar itibariyle dil, din, ırk, cinsiyet, yaş ayrımı yapmadı. Deprem, 2 milyonu mülteci olmak üzere 15 milyon insanı etkiledi. Bu depremle; daha önce savaşı, yerinden edilmişliği, yurtsuzluğu ve eşitsizlikleri yaşayan mülteciler bir kez daha ölümün ve kıyımın ortasında kaldı. Diğer depremzedeler gibi aileleri için endişelenen, yaralıları ve cenazeleri ile uğraşan, güvenli bir alan bulup temel ihtiyaçlarına erişmeye çalışan mülteciler, bu temel hak ve ihtiyaçlarına dahi eşit bir şekilde erişemiyor. Öte yandan da bazı siyasiler ve sosyal medya kullanıcıları tarafından kendilerine yöneltilen nefret dili ve ırkçı saldırılarla mücadele etmeye çalışıyorlar. Göçmenlere yönelik nefret söylemleri ne yazık ki hızlıca nefret saldırılarına ve işkencelere dönüşmektedir.  
     
    GÜNAH KEÇİSİ
     
    Mülteciler ‘günah keçisi’ ilan edildiler. Adli vakalarla, hırsızlık, gasp gibi suçlarla ilişkilendirilerek nefretin dozajı iyice arttırılmakta ve bu yolla asıl sorumluların üzeri örtülmeye çalışılmaktadır. İktidarın insan haklarını tümüyle askıya alarak OHAL’i daha rahat uygulamasına, işkence ve kötü muamele gibi suçları daha pervasızca işlemesine zemin hazırlamaktadır. Ayrıca, mülteci düşmanlığı afetin sonuçlarının bir siyasal kriz olduğunun üstünü örterek, onu kamuoyuna kriminal bir vaka gibi sunma işlevi görmektedir. Çadır bölgelerinde ırkçı saldırı tehdidi altında olan mülteciler güvenli bir yaşam kurmak, deprem koşullarının üstesinden gelmek için afet bölgesi dışındaki illere gitmek istiyorlar. Ancak bu süreçte de çeşitli engellerle karşılaşıyorlar. Afetten etkilenen ve kayıtlı olduğu ilden ayrılmak isteyen mültecilere verilen 90 günlük yol izin belgesi olmadan hareket edebilme hakkının kapsamı ve sonrası belli değildir. Mültecilerin mahkûm edildiği bu belirsizlik, onların yaşamlarını yeniden kurmalarının, eğitim, sağlık ve istihdam gibi temel haklarına erişmelerinin önünde duran en büyük engeldir.” 
     
    Son olarak Özbaş, ayrımcılık, şiddet ve işkenceye dair toplumsal muhalefete “ortak tutum”  çağrısında bulundu.
     
    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email Telegram Copy Link

    Related Posts

    Güncel

    ‘Musa Anter Barış ve Dostluk Futbol Turnuvası’ sonlandı

    Haziran 14, 2023
    Güncel

    Ankara’da İsveç’in NATO üyeliğine yönelik ilk toplantı

    Haziran 14, 2023
    Güncel

    Qamişlo-Tirbespiyê’ye bombardıman: 4 yaralı

    Haziran 14, 2023
    Güncel

    Miraç Miroğlu davasında baronun katılma talebine ret

    Haziran 14, 2023
    Güncel

    Beraat kararı bozulan HDP’lilerin duruşması görüldü

    Haziran 14, 2023
    Güncel

    Sanatçı İlyas Arzu’ya 6 yıl 3 ay hapis

    Haziran 14, 2023
    Add A Comment

    Comments are closed.

    Editors Picks

    ‘Musa Anter Barış ve Dostluk Futbol Turnuvası’ sonlandı

    Haziran 14, 2023

    ‘Demokratik Ortadoğu için-Barışa Giden Yol’ çalıştayı ikinci gününde

    Haziran 14, 2023

    İsviçre Kadın Grevi’nden Abdullah Öcalan çağrısı

    Haziran 14, 2023

    Ankara’da İsveç’in NATO üyeliğine yönelik ilk toplantı

    Haziran 14, 2023
    Son

    News

    • Science

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    • Privacy Policy
    • Terms
    • Accessibility

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.