en iyi rulet siteleri
‘Kardeşimi 18 gün sonra çıkardılar, elimde sadece mezar taşı numarası var’
  • Rojev
  • Güncel
  • ‘Kardeşimi 18 gün sonra çıkardılar, elimde sadece mezar taşı numarası var’

‘Kardeşimi 18 gün sonra çıkardılar, elimde sadece mezar taşı numarası var’

Kardeşini 18 gün sonra enkazda çıkarıp gömen, eline bir mezar taşı numarasından başka bir şey vermeyen devletinden hesap soruyor, “T.C.’nin vatansever” vatandaşı Şahabettin.

ABONE OL
Mart 1, 2023 09:00
‘Kardeşimi 18 gün sonra çıkardılar, elimde sadece mezar taşı numarası var’
0

BEĞENDİM

ABONE OL
HATAY – Kardeşini 18 gün sonra enkazda çıkarıp gömen, eline bir mezar taşı numarasından başka bir şey vermeyen devletinden hesap soruyor, “T.C.’nin vatansever” vatandaşı Şahabettin.  
 
Hatay’da tek bir sağlam bina kalmadığı gibi, can ve mal kaybı olmayan tek bir insana da rastlanmaz. Defne ilçesinde yeryüzündeki canlılardan bihaber akan Asi Nehrine paralel dizilmiş çadırlarda yükselen “Allah belanızı versin, bizi siz dinsiz, inansız yaptınız, siz…” çığlıklarına doğru yürüyoruz koşar adım. Vali’nin yardımcısı, peşinde dizili bir ordu buyuruyor, “Bu çadırları buradan bugün kaldıracağız.” Gücü var, ordusu var, silahı var, üniforması var, pırpırlı rütbeleri kat kat, valinin yardımcısı, peşinde polisi askeri… Gökyüzünü saran asbest grisi, yeryüzünde militarizmin gri ayak sesi: “Bugün akşama kadar süre veriyoruz.”  
 
Karşı sesler yükseliyor, derme çatma çadırlarda yalnız, kimsesiz bırakılmışlardan, “Türkiye’nin sadık vatandaşıyım, bugün mü aklına geldim”, “Ev yok, iş yor, bark yok, çadır yok, battaniye yok, devlet yok, biz salak mıyız, nereye gideceğiz.”   
 
Çadırın etrafına çalı çırpıdan çit çekmiş Şahabettin adında bir adam el işaretiyle çağırıyor. Boynumuzda kart, elimizde fotoğraf makinası görmüş, derdini anlatacak. Çelimsiz, zayıf, yanakları içten bir birine yapışmış, gözleri donuk, sözleri ağır, öfkeli, sinkaflı: “Bunlar bir aydır neredeydi. Bize burada gördüğün çocuklar el attı, yardım etti. Biz veren elden aldık. Terörist dedikleri, solcu çocuklar getirdi sıcak bir çorba. Sivil toplum getirdi, halk getirdi bir lokma ekmek.”   
 
‘GELMİŞ BANA DEVLET YAPIYOR’ 
 
Araya başka sesler bir uğultu şeklinde yükseliyor: “Sıçan gibi yağmur yedik, dört gün bir Allah’ın kulu yoktu. Gelmiş bana devlet yapıyor. Biz oyumuzu kime, neye verdik. Kaç yıllık arkadaşlarımı, akrabalarımı, dostlarımızı kaybettik. Elektrik, su, tuvalet yok. Dışarıdan göründüğü gibi değil, Ankara’dan göründüğü gibi değil. Allah belalarını versin. Bizi rahat bıraksınlar. Kaç ay sonra KPSS’ye gireceğim, bana iş verecekmiş, verir! Terk etmeyeceğiz burayı…”  
 
‘18 GÜN SONRA CENAZEYİ ÇIKARDI’ 
 
Devam ediyor öfkeli, titrek, ağlamaklı, buğulu gözlerle Şahabettin, “Abimi 18 gün sonra enkazdan çıkardılar. Nereye gömdüler bilmiyorum. Cenazesini nereye defnettiler, cevap veren yok. Elime bir numara tutuşturdular. Onu da unuttum, aklım başımda mı ki. Kimsesizler mezarlığına gömmüşler herhalde. Yengem, yeğenlerim, çocuklar gitti. Hani vatandaştık, hani Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarıydık. Yeter artık, bize dokunmasınlar, hiçbir yere gitmek istemiyorum.”  
 
‘İŞİM YOK, BİRİKİMİM YOK’ 
 
Recep Meydanioğlu (44) söze giriyor, kollarımdan sürükleyerek iki aile 8 kişinin kaldığı AFAD çadırını gezdiriyor. İçinde birkaç parça ıvır zıvır, bir öğün gitmeyecek yiyecek, asılı üç parça elbise, battaniye. Hepsi bu kadar. “Bunları da buradaki solcu çocuklar verdi, ilk onlar yetişti imdadımıza, ilk onlar el attı.Devlet hala yok, bugün burayı boşaltın diyor. İşim yok, ekmeğim yok, birikimim yok, eşyam yok. Kaldığım ev yerle bir oldu, enkazını bile kaldırdılar. Yerini dahi bulamıyorum. İşte bu benim devletim.”  
 
‘ANTAKYA’YI TERK ETMEMMMM’ 
 
Çadırı gezdirirken 12 yaşında tüyden bıyıkları, çığlığı karışıyor ağzındaki belirli belirsiz sözlere. Adı Beraat olan çocuk. “Çocuğun psikolojisi bozuldu, diyor babası.” Bizi çadırı boşaltmaya gelen “devlet baba” sanıyor. Ve üst üste tek kelime, uzun uzadıya “Ben terk etmem Antakya’mı, terk etmemmm.”  
 
MA / Sedat Yılmaz  

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.