en iyi rulet siteleri
DBP bildirgesinde tecride tepki

DBP bildirgesinde tecride tepki

DBP'nin sonuç bildirgesinde, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride işaret edilerek, "Krizden çıkışın yegane yolu mutlak tecritten vazgeçilip demokratik müzakere yönteminin devreye konulmasından geçer" denildi.

ABONE OL
Kasım 15, 2022 13:32
DBP bildirgesinde tecride tepki
0

BEĞENDİM

ABONE OL
AMED – DBP’nin sonuç bildirgesinde, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride işaret edilerek, “Krizden çıkışın yegane yolu mutlak tecritten vazgeçilip demokratik müzakere yönteminin devreye konulmasından geçer” denildi. 
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), 12 Kasım’da Kadın Meclisi, 13 Kasım Parti Meclisi (PM) ve 14 Kasım’da yaptığı MYK toplantısının sonuç bildirgesini yayınladı. Bildirgede, güncel gelişmeler ele alındı.
Sonuç bildirgesinde, “21 yüzyılda  Kapitalist Modernitenin sistematikleşmiş kriz halindeki açmazlarının kendini 3. Dünya savaşı ile revize etme arayışlarının ana merkezi rolünde olan Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyasının siyasal, kültürel, ekonomik ve sosyal yaşam bunalımlarının, halklarımız üzerindeki yoğun etkilerine karşı; Demokratik Mücadele güçlerinin dönemsel rolünün ve çabalarının her zamankinden daha fazla örgütlü olunması gerektiğidir. 90’lı yıllara kadar iki kutuplu dünya gerçekliğinin çözülüşü ile yeni denge arayışlarında bugün geldiğimiz nokta, tekrardan doğu ve batı bloku şeklinde hegomonik, küresel güçlerin kendilerini yeniden dizayn savaşı olarak adlandırdığımız 3. Dünya Savaşı sürecindeyiz. İçerisinde bulunduğumuz yılın başlarından bu yana Nato’nun Rusya ve Ukrayna savaşıyla kendini yeniden güç haline getirme çabaları belli bir başarı kazanmıştır diyebiliriz. Buna karşılık Rusya cephesinde ise hesapların tutmadığı bir hezimetle karşı karşıya kalındığı gibi Putin’in Rusya topraklarını kaybeden bir lider olarak anılmasının ötesinde şimdiden savaşın 100 binleri aşan kayıplarının yaratacağı yıkımın etkileri ise yapılanmanın çok uzun yıllara yayılacağını da ne yazık ki ortaya koymaktadır” denildi. 
 
KİMYASAL SİLAH TEPKİSİ
 
İran, Irak, Suriye ve Türkiye cephesinde yönetim krizlerinin tezahür ettiğine dikkati çekilen bildirgede, “Özellikle İran’da yaklaşık iki ayı bulan kadın öncülüklü protesto eylemlerinde rejimin saldırıların dozunu arttırması sonucu yüzlerce insan katledildi, binlercesi tutuklandı. Tüm bu gelişmeler İran’ın eskisi gibi baskı ve zor politikalarıyla isyanı bastırabilmekten ziyade kendi içinde ya bir değişim rüzgârını onaylayacak ya da buna mecbur kalacak. Türkiye ise cumhuriyetin yüzüncü yılına girerken bölge statüsünde değişiklik arayışlarının yarattığı hırsları, doğu-batı blokunu idare etme de politik manevralarının başarısızlığı, AKP-MHP iktidarının kendi taban siyasetinde bile etkisizleşmesinin sonucunda derin bir çıkmaza girmiştir. AKP-MHP faşist iktidarının Kürtlerin kazanımlarını yok etme adına giriştiği her adımda şiddetin dozajını arttırması bunu göstermektedir. Yedi ayı bulan bir süreçte Avaşîn, Zap ve Metina alanlarına dönük geliştirdiği operasyonlarında son olarak kimyasal silah kullanımına başvurması savaşın geldiği akıl almaz düzeyi ortaya koymaktadır. Toplumun yaşanan kaygı verici gelişmelere karşı tepkisini bastırmak için her türlü yola başvurulmaktadır. En son kimyasal silahların kullanımının suç olduğu beyanı üzerinden Şebnem Korur Fincancı hocanın tutuklanması bu korkunun geldiği düzeyi göstermektedir.”
 
JIN, JIYAN AZADÎ
 
Bildirgede, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride işaret edilerek, şu ifadelere yer verildi: “Cumhuriyet’in Kürt sorununda 100 yılı bulan çözümsüzlük ısrarlarının sürdürücüsü konumunda olan AKP-MHP faşist iktidarının krizi derinleştiren pozisyonundan çıkışın yegane yolu; Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan üzerinde derinleştirilen mutlak tecrit politikalarından vazgeçilip demokratik müzakere ve Kürt sorununda gerçek bir çözüm yönteminin devreye konulmasından geçer. Kapitalist Modernitenin küresel ve bölgesel güçlerinin tüm bu savaş ve yıkım politikalarına karşılık içinde bulunduğumuz yüzyıl kadın yüzyılı şiarının; kadınlar öncülüğünde, halkların mücadelesinin enternasyonalistleşmesinin şafağındayız. Kadın yaşam bilimi olan Jineoloji’nin geliştirilmesine yoğun katkıları olan Nagihan Akarsel’in bedenine sıkılan onlarca kurşun, kadının özgürlüğüne ve örülmek istenen kadın kültürüne yönelik gelişen bir saldırıdır. Bu saldırıya karşı kadınların sesi tüm meydanlarda Jin Jiyan Azadi sloganlarıyla çoğalıyor. Kürdistan’dan başlayıp, Ortadoğu’ya ve dünyaya yayılan Jin Jiyan Azadî felsefesinin halkların yüreğinde umudu ve mücadele değerlerini arttırdığı gelişmelerin yoğun etkilerini yaşadığımız günlerden geçiyoruz. Tüm bu gelişmelere paralel DBP olarak AKP-MHP iktidarının yol açtığı yıkım politikalarının, yüz yıllık cumhuriyetin ikinci yüzyılında yeniden dizayn etme arayışlarına karşı yeni yüzyılı kadın felsefesi olan Jin Jiyan Azadî ruhu ile halkların dayanışma gücü ve örgütlülüğü ile aşabiliriz.”
 

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.