HABER MERKEZİ – Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğiyle İskandinavya’nın yerli halkı Samilerin yaşam alanları askeri tatbikatlar nedeniyle tehlike altına girecek.
Avrupa Birliği tarafından yerli halk olarak kabul edilen tek topluluk olan Samiler, asimilasyona karşı direniyor. Toprakları İsveç, Norveç, Finlandiya ve Rusya arasında paylaşılan ve şu anda nüfusları 100 bine yakın olan Samiler; kültür ve kimliklerinin yok olmaması için doğal alanlarda yaşıyor, ren geyiği besiciliğiyle uğraşıyor.
Ukrayna savaşının ardından Rusya ve batılı ülkeler arasındaki kamplaşmanın ortasında kalan Samilerin yaşam alanları tehlikeye girdi.
ASKERİ KARARGAH KURULACAK
Finlandiya’nın Rusya ile sınırı 1340 km uzunluğunda ve bu geniş coğrafya, Samilerin en önemli yaşam alanını oluşturuyor. Finlandiya ve İsveç’in Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) alınmasıyla birlikte bu bölgelerde sık sık askeri tatbikatlar gerçekleşecek ve Rusya ile komşuluk bahane edilerek çok sayıda askeri karargah kurulacak.
Türkiye’nin dün Finlandiya’nın üyeliğine yeşil ışık yakmasıyla NATO’ya üyelik süreci önündeki en büyük engel kalkarken, Fin hükümetinin de üyelik sürecinin tamamlanması bekleniyor. Batılı başkentlerde ise bu süreci endişeyle izleyen Sami halkının kaygıları görmezden geliniyor.
BM’YE BAŞVURDU
Sami Parlamentosu ise her iki İskandinavya ülkesinin NATO’ya alınmasıyla yaşam alanlarına yapacağı olumsuz zararlarına ilişkin bir rapor hazırlayarak geçtiğimiz aylarda Birleşmiş Milletler’e (BM) başvurdu. Samiler BM’den doğal yaşam alanlarının ilhak olmasına karşı koruma talebinde bulundu. İsveç medyasına konuşan Sami Parlamentosu’nun sözcüsü Per Olof Nutti, NATO tatbikatlarından ciddi anlamda etkilenecekleri yönünde bir kez daha halkının kaygılarını dile getirerek uluslararası koruma talep etti.
Samiler; kültürlerini, kimliklerini ve yaşam tarzlarını korumak için 100 yıldan fazladır mücadele ediyor. 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra ırkçı uygulamalarla karşılaşan Samiler, kendi kendini yönetme hakkını henüz tam anlamıyla elde etmiş değil. Samiler şu anda en büyük mücadeleyi ise besicilik alanlarının azaltılması girişimleri ile çevre tahribatına karşı veriyor.
