en iyi rulet siteleri
Tutuklu 16 gazeteci için kitap ve mektup kampanyası
  • Rojev
  • Güncel
  • Tutuklu 16 gazeteci için kitap ve mektup kampanyası

Tutuklu 16 gazeteci için kitap ve mektup kampanyası

Diyarbakır’da 3 aydır tutuklu bulunan 16 Kürt gazeteciye kitap ve mektup gönderileceğini aktaran meslektaşları, kampanyaya destek ve dayanışmayı büyütme çağrısı yaptı.

ABONE OL
Eylül 15, 2022 07:30
Tutuklu 16 gazeteci için kitap ve mektup kampanyası
0

BEĞENDİM

ABONE OL
İSTANBUL – Diyarbakır’da 3 aydır tutuklu bulunan 16 Kürt gazeteciye kitap ve mektup gönderileceğini aktaran meslektaşları, kampanyaya destek ve dayanışmayı büyütme çağrısı yaptı.  
 
Diyarbakır’da 8 Haziran’da yapılan ev baskınlarında 20’si gazeteci 22 kişi gözaltına alındı. 16 Haziran’da adliyeye sevk edilen JINNEWS Müdürü Safiye Alağaş, Xwebûn Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç ile gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin, “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı. Gazeteciler Gülşen Koçuk, Esmer Tunç, Mehmet Yalçın, Kadir Bayram ile Feynaz Koçuk ve İhsan Ergülen adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. 
 
5 KENTTE EYLEM
 
Gazetecilere yöneltilen iddiaya, yaptıkları haber ve sundukları televizyon programları gerekçe gösterildi. Gazetecilerin tutuklanması üzerinden 3 ay geçmesine rağmen henüz iddianame hazırlanmadı. Tutukluluğun 3’üncü ayında Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP), DFG ve basın örgütleri öncülüğünde 5 kentte bir dizi eylem düzenlenecek. Diyarbakır, Van, Mersin, Ankara ve İstanbul’da gazetecilerle dayanışmak üzere kitap ve mektup gönderilecek. Gazeteciler Eylem Nazlıer ve Sultan Eylem Keleş, kampanyaya destek çağrısı yaptı. 
 
TEPEDEN İNME KARAR
 
Gazetecilerin gerçekleri halka duyurmak ve halkın haber alma hakkını savundukları için tutuklandığını söyleyen Eylem Nazlıer, gazetecilere ait fotoğraf makinesi ve kameraların yer aldığı bir fotoğrafın emniyet tarafından suç delili olarak servis edildiğini hatırlattı. Nazlıer, “İktidar, fotoğraf makinalarımızı silahla eş değer görüyor. Çünkü bunlarla yaptıkları hukuksuzlukları görünüyor kılıyoruz. Bu yüzden silahla eş değer görüyor” dedi.
 
 
Tutuklama kararı veren savcının İzmir’e, hakimin ise Sakarya’ya tayin edildiğine dikkati çeken Nazlıer, tayinleri “ödül” olarak nitelendirdi. Nazlıer, “Bu da kararın ne kadar tepeden inme bir karar olduğunun göstergesidir. Burada yaşananlar ülkenin bütün kurumlarına yansımış durumda. Her yerde adaletsizlik var. Artarak devam ediyor. Bu tür adaletsizlikleri duyurdukları için cezaevlerine konuldular” diye konuştu.
 
‘KALEMLERİNİ YERE DÜŞÜRMEYECEĞİZ’
 
Herhangi bir suç olmamasına rağmen iddianamenin halen hazırlanmadığını söyleyen Nazlıer, “Haberden suç çıkmaz” dedi. Nazlıer, gazetecilerin uzun süre tutuklu kalabileceğine işaret ederek, “Çünkü hem onları hem de biz dışarıdaki gazetecileri korkutmak, sindirmek istiyorlar. Onları cezaevine atabilirler, seslerini kestiklerini düşünebilirler ama onların kalemini asla yere düşürmeyeceğiz. Halkın haber alma hakkını sonuna kadar savunacağız. Gerçekleri duyurmaya çalışacağız” ifadelerini kullandı. Nazlıer, gazeteciler için yapılacak dayanışma eylemlerine destek çağrısı yaparak, “Meslektaşlarımızı, sesi çıkmayan meslek odalarını ve halkı, dayanışma eylemlerine davet ediyorum” dedi.
 
EMNİYETİN DELİLİ!
 
Gazetecilerin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklandığını ifade eden Sultan Eylem Keleş ise, “suç delili” olarak servis edilen teknik ekipmanların buna en iyi örnek olduğunu söyledi. Keleş, “Bunlardan başka bir ‘suç delili’ yok. Buraya kadar olan kısım bile her şeyi anlatıyor” diye kaydetti. Keleş, “Çok beylik bir laftır ve zaman zaman kullanılır: O fotoğrafın Türkiye tarihinde bir kara leke, utanç fotoğrafı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de gazetecilik denildiğinde yıllar sonra bile hatırlanacak, unutulmayacak bir fotoğraf. Tek bir kare her şeyi anlatıyor. Belki biz yıllarca çabalasak bu kadar temsili bir fotoğraf yakalayamayacaktık” ifadelerini kullandı. 
 
 
 
‘TERÖR’ GEREKÇESİ
 
İktidarın gazetecileri susturmak, engellemek ve gazetecilik faaliyetlerini bastırmak için “terör” kavramı üzerinden hareket ettiğini dile getiren Keleş, “Nasıl bir terör örgütü ki bu bir tane silah bile yakalanmıyor? Silahı geçin el koydukları bir meyve bıçağı bile yok. Daha önce nasıl boşa düştüyse bu suçlama, yine boşa düşecek” diye kaydetti. Keleş, gazeteciler hakkında soruşturma başlatan savcının ifade sırasında kırmızı-beyaz renki elbise ile Türk bayraklı bir kolye taktığına işaret ederek, “Bu simgeler bile gösteriyor ki ortada adil bir yargılama yok. Haksız bir suçlama var. Simgelerle, hal ve hareketleriyle devleti temsil ettiğini düşünen savcı, arkadaşlarımızı kendinin karşıtı olarak konumlandırdı” şeklinde konuştu.   
 
GAZETECİ ÖRGÜTLERİNE ELEŞTİRİ
 
 
Gazetecilerin tutuklanmasına bazı mesleki oda, dernek ve sendikaların sessiz kaldığına dikkati çeken Keleş, bu duruma şaşırmadıklarını söyledi. Keleş, “Türkiye’nin batısında yaprak kımıldasa Diyarbakır’dan kasırga olarak hissediliyor. Diyarbakır’da kıyamet kopsa İstanbul’da yaprak kımıldamıyor” sözleriyle sessiz kalan meslek örgütlerini eleştirdi. Keleş, yazar Barış Ünlü’nün Türklük Sözleşmesi kitabında yer verdiği imtiyazdan örnekler vererek, “Sözleşmenin dışına çıkmamak için bilmemeyi, görmemeyi, duymamayı, konuşmamayı, görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Gazeteciler de ‘alternatif medya’ da gazetecilik örgütleri de bu Türklük Sözleşmesi’nden azade değil tabi. Durumu böyle açıklayamayacakları için, ‘Ama onlar çok siyasi, ama onların Kürt kimlikleri gazeteciliklerinin önünde, ama onlar da şunu yazmasalarmış’ gibi cümlelerle kendilerini savunmaya çalışıyorlar” dedi. 
 
DAYANIŞMA ÇAĞRISI
 
Gazetecilerin yalnız bırakıldığını ve bu yalnızlığın hem ulusal hem de sınıfsal olduğunu vurgulayan Keleş, “Bu sessizliği kırmaya çalışan, bu anlayışı mahkum eden ve yenisini kurmaya çalışan küçük ama değerli adımların örneğini görüyoruz. DİSK Basın İş’in Diyarbakır ziyareti gibi. Giden ekibin içerisinde ben de vardım. Arkadaşlarımızla ilgili her durumu çalıştığım kurumda haberleştirdim. Haberleştirmeye devam ediyorum. Arkadaşlarımızın tutukluluğuna ilişkin yapılan kampanyalarda sorumluluk aldım, alıyorum” sözleriyle dayanışma çağrısı yaptı. 
 
MA / Mehmet Aslan

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.