ANKARA – Nagihan Akarsel’in cenaze töreninde yaşanan baskı ve tehditlere dikkati çeken HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Hiçbir baskı ve engelleme Nagihan arkadaşımız için son görevimizi yerine getirmemizi engelleyemedi” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, partisinin Genel Merkezinde gündemdeki gelişmelere dair basın toplantısı düzenledi. Federe Kürdistan’ın Süleymaniye kentinde 4 Ekim’de katledilen Jineoloji Araştırma Merkezi Üyesi, gazeteci ve akademisyen Nagihan Akarsel’in cenazesinin defin işlemi sırasında yaşanan baskı ve engellemelere değinen Başaran, “Yıllar boyunca kadın mücadelesi yürüttü. Yıllar boyunca kadın basın alanında büyük emek sarf etti. Jineoloji Akademisi’nin kurulmasında büyük bir çabası vardı. Kürdistan Kadın Kütüphanesi’nin kurulması kapsamında çalışma yürütüyordu. Maalesef, günlerdir katledilen Nagihan arkadaşımızın cenazesi Kürdistan Federe Bölgesi’nde prosedür adı altında birçok engellemeyle karşı karşıya kaldı. En nihayetinde cenaze uçağa alınmadı, karayoluyla dün Konya’daki köyüne getirilerek defnedildi. Tabii defin öncesinde de cenazenin gelmesinden önce de köyde büyük bir abluka vardı. Bütün karakolun köye yığılmış olduğuna kendimiz de birebir şahitlik ettik” diye konuştu.
 
‘SUÇLARINI ÖRTME ÇABASIYDI’
 
Akarsel’in cenazesine katılmak için gittikleri Gölyazı (Xelikan) köyünde de benzer durumlarla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Başaran, şunları söyledi: “Askerler köydeki yakınlarına, arkadaşlarına, ailesine sloganların atılmaması konusunda tehditlerde bulunmuştu. ‘Eğer zafer işaretleri yaparsanız parmağınızı kırarız’ tehdidinde bulunmuşlardı. ‘Sessiz bir şekilde cenazeyi gömün yoksa köyü yakarız’ demişlerdi. Maalesef köydeki birçok arkadaşı bu tehditler nedeniyle köyden çıkmak zorunda kaldı. Dün bizler milletvekilleri olarak bile köye gitmek istediğimizde en az altı kontrol noktasından geçtik. Her kontrol noktasında ayrı ayrı kimliklerimiz soruldu. Akabinde bu engellemelerin nedenini sorduğumuzda Valiliğin iki günlük eylem etkinlik yasağı gerekçe olarak karşımıza konuldu. Ancak biz nedenini çok iyi biliyoruz. Orada bir eylem etkinlik olmayacaktı. Bir Kürt kadın, hayatını kadınların ve Kürtlerin özgürlük mücadelesine adamış, Jineoloji gibi bir bilimin içerisinde, çalışmalarında yer alan Nagihan arkadaşımızın cenazesini kitlesel olarak defnedilmemesi için uygulanan bir baskı yöntemiydi. Biz çok iyi biliyoruz ki aslına burada iktidarın kendi suçunu örtme çalışması var. Çünkü daha birkaç gün önce katilin, failin kamuoyuna da yansıyan beyanlarıyla bu cinayette Türkiye’den bir desteğin ve bağlantının olduğu iddiaları şu anda kamuoyunun gözleri önüne serilmiş durumda” ifadelerini kullandı.
 
‘SON GÖREVİMİZİ YAPTIK’
 
Hiçbir baskı ve engellemenin Akarsel’in kitlesel şekilde defnedilmesini engelleyemediğini ifade eden Başaran, “Ancak hiçbir baskı ve engelleme Nagihan arkadaşımız için son görevimizi yerine getirmemizi engelleyemedi. Bizler ve sevenleri köyün dışında ya da mezar başında Nagihan arkadaşımızı son görevimizi yaptık ve kendisini son yolculuğuna uğurladık. Buradan bir kez daha başta ailesi, sevenleri ve halkımızın tümünün başı sağ olsun demek istiyoruz. Kürt kadınlar verdikleri mücadeleyle erkek egemen sistemi değiştirme iddiasında oldukları için sadece Süleymaniye’de Nagihan arkadaşımız değil, Türkiye ve Kürdistan’ın dört yanında hedef alınıyorlar. Hevrîn Xelef Türkiye’nin denetimindeki paramiliter güçler tarafından 9 Ekim 2019 tarihinde katledildi. Katledilişinin üçüncü yılında buradan Hevrîn Xelef’i bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz. Suriye Gelecek Partisi genel sekreteri olan Hevrîn tıpkı erkek devlet tarafından katledilen diğer diğer Kürt kadın siyasetçiler Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez, Seve Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar, Nagihan Akarsel gibi verdiği mücadele sebebiyle hedef alındı. Tabii ki kadınlar sadece katledilmiyor.”
 
Ayrıntılar geliyor…
Share.

Comments are closed.

Exit mobile version