en iyi rulet siteleri
Muğla’da ‘Termik Santraller’ raporu

Muğla’da ‘Termik Santraller’ raporu

Muğla Çevre Platformu, "Muğla'daki Termik Santrallerin Neden Olduğu Sosyal ve Ekolojik Yıkımlar" raporunda, kentte işletilen 3 termik santralin on yıllardır bölgede yarattığı tahribata dikkat çekerek, santrallerin kapatılması istendi.

ABONE OL
Ocak 18, 2023 09:37
Muğla’da ‘Termik Santraller’ raporu
0

BEĞENDİM

ABONE OL
MUĞLA – Muğla Çevre Platformu, “Muğla’daki Termik Santrallerin Neden Olduğu Sosyal ve Ekolojik Yıkımlar” raporunda, kentte işletilen 3 termik santralin on yıllardır bölgede yarattığı tahribata dikkat çekerek, santrallerin kapatılması istendi.
 
Muğla Çevre Platformu, Ekoloji Birliği ve İklim Koalisyonu, “Muğla’daki Termik Santrallerin Neden Olduğu Sosyal ve Ekolojik Yıkımlar” başlığıyla bir rapor yayımladı. Küresel ölçekte kömürlü termik santrallerin kapandığının belirtildiği raporda, Türkiye’nin ise, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne 2004’de, Kyoto Protokolü’ne ise 2009’da taraf olmasına karşın aynı dönem, yerli kömür arama ve kömürden enerji çalışmalarına tekrar başladığı vurgulandı. 
 
Türkiye’nin halen kömürden vazgeçişe yönelik bir politikasının bulunmadığına vurgu yapılan raporda, “Son olarak 31 Aralık 2022’de yayınlanan Türkiye Ulusal Enerji Planı’nda 2030’a kadar elektrik üretiminde kömüre bağlı kurulu gücün bırakın azaltmayı, 20,3 GW’tan 24,3 GW’a artırılması öngörülüyor, yani 4000 MW gibi yüksek bir kurulu kapasitede yeni kömürlü santraller açılacak” denildi.
 
SULAK ALANLAR YOK EDİLİYOR
 
Muğla’nın 3 termik santral ve yaygın kömür madenleriyle tahribatın en ağır yaşandığı bölgelerden biri olduğuna dikkat çekilen raporda, “Muğla’nın yüzde 68’i ormanlık alan. Milas ve Yatağan’da maden işletme ruhsatı verilmiş toplam alanın yaklaşık yarısı ormanlardan, diğer yarısı da zeytinlik, tarım arazileri ve yerleşim alanlarından oluşuyor. Muğla’da, biyolojik çeşitlilik, canlı türleri ve bir bütün olarak ekosistemlerin korunması açısından önemli 4 özel çevre koruma bölgesi, 200 bin hektara yakın doğal sit alanı, 2 milli park, 100 bin hektarın üzerinde sulak alan bulunuyor. Ancak bölgenin ekosisteminde ve yöre halkının geçimliğinde önemli yer tutan ormanlar kömür madenleri nedeniyle yok ediliyor. 2014 yılında işletme hakları özel sektöre devredilen toplam 13 maden işletme ruhsatı çerçevesinde, Yatağan’da 21 bin hektar, Milas’ta 23 bin hektar alan linyit maden ocağı olarak tahsis edilmiş durumda ve işletme ruhsat alanlarının yüzde 47’si orman alanı” ifadeleri yer aldı.
 
SU KİRLİLİĞİ
 
Kömür madenciliğinin su rejimi ve miktarının yanı sıra suyun kalitesini de etkilediği kaydedilen raporda, “Maden atığı ve kömür stok sahalarındaki sızıntılar ile kömürün termik santralde yakılmasından önce hazırlanması ve zenginleştirilmesi esnasında ortaya çıkan atık sular da yer altı ve yüzey sularında kirlenmeye neden olur. Düşük kaliteli linyit yakıldığında ortaya çıkan külde kurşun, çinko, kadmiyum, nikel, bakır ve kobalt gibi ağır metallerin, arsenik, sülfat gibi kirleticilerin yüksek konsantrasyonlarda biriktikleri bilinmektedir. Muğla’da daha 2000’li yılların başında yapılan bilimsel çalışmalar termik santrallerin atıksu ve atık küllerinin bölgedeki yer altı ve yüzey su kaynaklarına olumsuz etkilerini gözler önüne sermiş. Özellikle yağışlı mevsimlerde su, kuru kül tepesinde oluşan çatlaklardan sızarak yapay akıntılar oluşturmakta ve kül içeriğindeki toksik maddeleri yer altı ve yüzey su kaynaklarına taşıdığı saptanmış” diye aktarıldı.
 
HAVA KİRLİLİĞİ
 
Muğla ve özellikle de Yatağan’ın son 35 yıldır, ülke gündemine sıklıkla yüksek hava kirliliği ile geldiği kaydedilen rapor, şöyle devam etti: “Hava kirliliğinin bu kadar ön plana çıkmasının gerekçesi oldukça net: Bölgede çıkan yüksek kükürt ve kül içerikli 200 milyon tona yakın linyit, Yatağan Santralında 24 yıl, Yeniköy’de 22 yıl, Kemerköy’de 18 yıl boyunca baca gazı arıtma tesisi olmaksızın yakıldı. Bu durum, yıllar içinde özellikle Yatağan’da, yüksek hava basıncı ve sakin rüzgâr koşullarında kirleticilerin dağılmayarak ilçenin üstünde havada asılı kalmasıyla çok sık alarm düzeyinde hava kirliliği yaşanmasına neden oldu. Aşırı kirliliğe bağlı valilik tarafından termik santralin çalışmasının durdurulduğu, okulların tatil edildiği, hatta sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı, zamanlar yaşandı. 
 
AĞAÇLARDA METAL KALINTISI
 
Santralin uçucu küllerinde bulunan kadmiyum, kobalt, kurşun ve çinko gibi toksik elementlerin çökerek su kütleleri gibi toprağı da kirlettiği bilinmektedir. Toprak kirliliği, bölgede gıda güvenliğini de etkileyen önemli bir sorun. Yatağan Santralı çevresindeki tarımsal üretimde yer alan bitkiler incelendiğinde; havuç ve susam örneklerinde çinko, kurşun, kadmiyum ve bakır ağır metal miktarlarının sebzelerde tüketilmesine izin verilen değerlerin üzerinde olduğu saptanmıştır.” 
 
CÜRÜF DAĞLARI
 
Muğla’daki üç santralden yılda toplam 4 milyon tonun üzerinde cüruf-uçucu külün atık olarak çıktığına dikkat çekilen raporda, “Bu atıklar, hiçbir arıtım ya da güvenlik önlemi olmadan orman içlerinde geniş alanlarda depolanıyor. Yatağan santralinin hemen karşısındaki Kapubağ köyünün sırtında yükselen kül dağı ve üstünde atık suların oluşturduğu gölet 130 hektar gibi büyük bir alanı kaplıyor. Her üç santralin tehlikeli atık sınıfındaki katı ve sıvı atıklarının biriktirildiği kül barajları da toplam 300 hektarlık ormanlık alanı işgal ediyor. Bu barajlar, biriktirilen tehlikeli atıkların yer altı ve yüzey sularına, toprağa ve uçuşarak havaya karışmasını engelleyecek hiçbir altyapıya sahip değil” ifadeleri yer aldı.
 
ERKEN ÖLÜMLER
 
Muğla ili genelinde kanser verilerine resmi yollardan erişmenin mümkün olmadığının belirtildiği raporda, “Fakat Sağlık ve Çevre Birliği’nin 2022 yılı raporlarına göre; ilk işletmeye girdikleri tarihten 2020’ye kadar Muğla’daki 3 termik santral 68 binden fazla erken ölüme, 43 binden fazla erken doğuma, 455 binden fazla çocukta bronşit vakasına ve 98 milyar Euro’nun üzerinde sağlık masrafına neden oldu. Muğla’daki bu üç kömürlü termik santralin üretim lisansları bitim tarihi olan 2063’e kadar çalıştırılması, 22 bin 600 civarında ilave erken ölüme ve 37 milyar Euro civarında ilave sağlık masrafına yol açacak” diye kaydedildi.
 
TARIMSAL VERİM DÜŞTÜ
 
Muğla’da inyit rezervine karşın toprağın üstünde birçok tarım ürününün yetiştirildiğine dikkat çekilen raporda, “Bölge nüfusunun yüzde 60’ından fazlası geçimini tarımsal üretimden sağlar. Türkiye’de üretilen zeytinin %13’ü, zeytinyağının %8’i Muğlalı zeytin üreticileri tarafından gerçekleştirilir. Bölgede tarımsal faaliyetler içerisinde en büyük pay zeytinciliğin. Tarım topraklarının yüzde 43’ü zeytinliklerden oluşuyor. Milas’ta üretilen zeytin ve zeytinyağı üst kalitede. Türkiye’de belirli bir coğrafyaya ait ve kendine has nitelikleri olan ürünlerin belirlenmesini sağlayan Coğrafi İşaret tescili almaya ilk hak kazanan zeytinyağı. Ancak tüm ekosistem gibi zeytincilik te kömür faaliyetlerinden olumsuz yönde etkileniyor. Bunun başlıca nedeni ağır metaller barındıran toz salımları. Santrallerden çıkan kül ve tozlar zeytin ağaçlarının yapraklarını kaplıyor ve zeytinin niteliğini düşürüyor. Aynı zamanda, havaya salınan kül, toz ve kükürtdioksit ağaçların çiçeklerini etkilediğinden meyve oluşumunu sağlayan süreçler olumsuz etkileniyor; meyve verimliliğini düşürüyor” denildi.
 
ZORUNLU GÖÇ
 
40 yıl içinde Muğla’da önemli miktarda karbon yutak alanının tahrip edildiği aktarılan raporda, “Yatağan ve Milas’ta linyit işletme ruhsatı alanlarının sınırları içinde kalan orman ekosistemlerinin tamamının maden ocakları açılarak tahrip edilmesi durumunda, biyokütle, toprak, ölü örtü ve ölü odun kaybına bağlı olarak 9 milyon ton karbondioksit eşdeğeri karbon yutak alanı kaybı oluşacak. Muğla’daki termik santraller ve maden ocakları yüzünden geleneksel ekonomik üretim ve istihdam olanaklarının ellerinden alınmasıyla, yöre halkı ya kömür sektöründe istihdama ya da iç göç ve zorunlu yer değiştirmelere mecbur bırakıldı. Zorunlu demografik değişimler sonucunda sosyal ve kültürel dokuda kayda değer değişiklikler, bozulmalar ortaya çıktı. Geçtiğimiz 35 yıl içinde kömür madenlerinin işletmeye alınması nedeniyle bölgede 8 köy yer değiştirmek zorunda kaldı; bir kısmı birden fazla kez taşındı. Santrallerin kapasite artırımı, ömürlerinin uzatılması ve maden ruhsat alanlarının tamamının işletmeye alınması planları gerçekleşirse 40 köyün halkı daha, köyünün olduğu gibi taşınması ya da zeytinlik, tarım, orman alanlarının istimlaki sonucunda yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalacak” ifadeleri yer aldı.
 
ALTERNATİF KAYNAKLAR
 
Termik santrallar ve kömür madenlerinin Milas ve Yatağanlıları sağlıkları ve geçimliklerinden ettiği vurgulanan raporda son olarak şu bilgiler yer aldı: “Muğla ili, bin 479 km’lik kıyı şeridiyle Türkiye kıyılarının yedide birine sahip ve hem balıkçılık hem de yaz turizminde ülke ekonomisindeki mevcut öneminin yanı sıra önemli gelişme potansiyeli de barındırıyor. Zeytincilik sektöründeki potansiyelden bir örnek verilebilir; Milas’ta zeytine dayalı 70 yeni küçük ölçekli tesis inşa edilirse bunların toplam yatırım maliyetinin 240 milyon TL civarında olacağı ve 685 yeni iş yaratacağı hesaplanmaktadır. Milas’ın kömür madenciliği sektöründeki 800 kişi civarında olan istihdamın büyük bölümüne yeni iş yaratması mümkün gözükmektedir. İlçenin diğer ekonomik olanaklarını bütüncül olarak değerlendiren, yörenin iklim nötr bir gelecek için dönüşümünü hedefleyen, kapsayıcı ve katılımcı bir planlama sürecinin yürütülmesiyle Milas’ta doğrudan kömür sektöründeki tüm istihdamın (1800-2000 civarında) başka sektörlere kaydırılması da pekâlâ mümkündür.”
 
TALEPLER
 
Raporda taleplere ise şu şekilde yer verildi:
 
“* Enerji üretiminde kömürden, yurttaş merkezli yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi mümkün kılabilecek bölgesel ve ulusal planların acilen ortaya konulması,
 
* Yeni kömür ocaklarının ruhsat alanları içindeki genişlemesinin bir an önce durdurulması, 
 
* Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri bir an önce kapatılmalı, 
 
* Yeni kömür projelerinin iptal edilmesi,
 
* Kömür üretim sahaları ve santrallerinden etkilenen ekosistemler için rehabilitasyon planlarının yapılması ve uygulanması,
 
* Bölgede son 40 yılda biriken kümülatif kirliliğin bütünsel olarak değerlendirilmesi, kirliliğin gerçek boyutlarının öncelikle yöre halkı, çevre bilimciler ve sağlıkçılar olmak üzere kamuoyu ile paylaşılması,
 
* Kömür madeni ve santral işletmelerinin kapatılıncaya kadarki sürede çevre performans göstergelerinin, sorumlu kamu kurumları tarafından düzenli olarak izleme ve denetime tabi tutulması ve bu raporlara erişimin, yasayla tanımlandığı üzere, halk ile şeffaf olarak paylaşılması,
 
* Kömür madenleri ve termik santrallere kamu bütçesinden ayrılan her türlü teşvik ve desteklere son verilmesi.” 
 

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.